Haber

Bursa’da Çalışan Mevsimlik Tarım İşçisi Barınaklarından Şikayetçi: “İçtiğimiz Suyu Hayvanlara Verirseniz İçmezler”

ZEHRA MİLLER / SİBEL KAHRAMAN

Domates hasadı için Şanlıurfa’dan bursa Türkiye’ye gelen mevsimlik tarım işçileri, temiz su ve hijyenik yaşam koşullarından yoksun çalışmak zorunda kaldıklarından şikayetçi oldular. Personel Mehmet Yaprak, “Şu anda içtiğimiz suyu inanın hayvana verirseniz içmez. Muhtar, kaymakam, asker ve görevliler buraya gelip ‘Şartlarınızı iyileştireceğiz’ dediler. .’ Ama hiçbir şey yok, hepsi yalan.” Personeli ziyaret eden Bursa Su Kolektifi üyesi Figen Ovat, “Suyla ilgili çok ciddi sorunları var. Banyo yapamıyorlar. Temiz suyun olmadığı noktada ciddi hastalıklar baş gösteriyor. Sinek ve yılanlar var. çadır alanları.”

Doğu ve Güneydoğu bölgeleri başta olmak üzere Bursa’nın çeşitli yerlerine gelen mevsimlik tarım işçileri, her yıl yaz aylarında elektriksiz, temiz susuz ve hijyenik yaşam ortamlarında kalıyor. Deprem bölgesi olan Şanlıurfa’dan bu yıl Mustafakemlapaşa ilçesindeki domates hasadı için tarım işçilerini ziyaret eden Bursa Su Kolektifi üyesi Figen Ovat, personelin en büyük şikayetinin temiz su ve hijyenik ortam olduğunu söyledi.

VERİLEN SÖZLER TUTULMUYOR

“Türkiye’de genel olarak herkesin durumu iyi değil. Herkes korkuyor. Yalana kimse bir şey diyemez. Yalandır. Hepimiz perişan durumdayız, hepimizin gerçekten ekmeğe ihtiyacı var. Mesela ben bu saha çalışmasını en son Antalya’da yaptım.” yıl ve iflas ettim. Keşke borçlular şimdi görebilseydi.” Sayende beni bulacaklar ve buraya gelebilirler. Bu açık ve bu saçmalık değil. Hangi partiden olursa olsun Meclis’e gönderdiğimize inanın, inanın kimse yalan söyleyemez. Herkes yalan söylüyor. Açıkça söyleyelim, bu hükümet anamızı ağlattı. Kazandığımızı yiyoruz. Kazandıklarımız da bize yetmiyor. Kazandıklarımız bize yetmiyor. Gelin çadırı şartlarını görebilirsiniz.

Zeki kızlar, şu anda 20-25 kişi burada ve vicdanen rahat değiliz. Keşke şartlarımız iyi olsa bir şeyler yapabilsek. Bu gençleri sabah 3:30’da getirdim, şu ana kadar çalışıyorlar ve kahvaltı yapmadılar. Şu an içtiğimiz suyu inanın bir hayvana verseniz içmez. Muhtar, kaymakam, asker ve yetkililer buraya gelip ‘Şartlarınızı iyileştireceğiz’ dediler. Ama hiçbir şey yok. Hepsi saçmalık.

“VATANSIZ OLDUĞUMU HİSSEDİYORUM”

Gençliğin halini görüyorsunuz. Çalışma şartlarımız artık gideceğimiz eve gideceğiz tenceremizde bir haşlanmış bulgur veya bir pilav, yanında tahmin domates, şu anda bedava veya muhtemelen salata yapabiliriz. Yani bir gıda sistemimiz yok. Eşim hastalanınca hastaneye gittim, beyin sarsıntısı nedeniyle geldik dedim. Sağlık sigortam olmadığı için ‘210 lira ödemezsen seni muayene edemeyiz’ dediler. Şu anda 20 milyona yakın Suriyeli burada. Allah onların da yardımcısı olsun, bir şey demiyorum. ya bu insanların sağlık giderlerini, her şeylerini karşılıyorlar ama benimkini karşılamıyorlar. Açık konuşayım, kendimi vatansız hissediyorum. Mesela geçen sene kızımı üniversiteye gönderdim, kızımdan telefon alamadım. Gerçekten anlamadık. Bu yıl zar zor aldık, yani yapabileceğimiz bir şey yok. Başka çocukları da okutmak istedik ama yapamıyoruz. Hatta çocuklarım bile şu an imkanım olsa tüm çocuklarımı Avrupa’ya gönderirdim.”

“BİZ DE İNSANIZ”

Çalışmak için Bursa’ya 2 bin kilometre yol geldiklerini söyleyen mevsimlik tarım işçisi kendilerine yol hakkı verilmediğini söyledi. Mevsimlik tarım personeli şu şikayetleri iletti:

“Burada 2 bin kilometre yol yaptık. Bize yol hakkı vermiyorlar. Buraya geldiğimizde ev yok, su yok, elektrik yok, buzdolabı yok. Hiçbir şey yok. Kötü yiyoruz. Akşam yemeği yersek. akşam yemiyoruz sabah atıyoruz çöpe atıyoruz yine pişiriyoruz şey de kıymetli su geliyor kanlı gibi içi kırmızı içi alıyorlar su faturası bizden.Ayrıca ayda 6 bin 500 lira fatura alıyorlar ama biz o suyu içmiyoruz.O suyu içen hasta oluyor.Gece su biterse marketten almak zorunda kalıyoruz. ev çarşıdan Su Olmuyor hiç olmuyor çamur gibi herşey değerli para yetmiyor çocuklarımı evlendireceğim para yok ama bebeğimiz olacak. Biz markete gitmiyoruz, markete bir kere gitseniz iki kilo bir şeyi bin liraya alamazsınız, biz hayvan değiliz insanız, biz 6 kişi çadırda kalıyoruz. Eşim, iki kızım, iki oğlum. Bir oğlu 24 yaşında. Bir oğlu 18 yaşında. Bir kızımız 14, bir kızımız 19 yaşında. Biz dönemin personeliyiz. Eğer yaparlarsa, onları yanımızda eve götürmeyeceğiz. Aslında biz burada dönem işçisiyiz, gidiyoruz, yine gideceğiz.”

“ÇOCUKLAR YAPISAL SUDAN RAHAT OLUYOR”

“Su noktasında çok ciddi sıkıntıları var. Toprak renginde suları var ve bir ay önce yakın yerden su taşıyarak bu su sorununu çözmeye çalışıyorlar. Banyo yapamıyorlar. Bu yüzden , temiz suyun olmadığı noktada önemli hastalıklar ortaya çıktı.Çadır alanlarında sinek ve yılanlar.Elektrik yok dediler.Çok sayıda çocuk var ve bu çocuklar da o sulardan dolayı hastalandıklarını belirttiler.

“İŞ KAZALARI İŞ KAZASI OLARAK DEĞERLENDİRİLMEZ”

2017 yılında Başbakanlık tarafından yayınlanan bir genelge var. Neydi bu genelge? Mevsimlik gezici tarım işçilerinin yaşam koşullarının iyileştirilmesine yönelik bir genelgeydi. Ancak bu genelge sadece sorunları tespit etmekten öteye geçemeyecek bir durumdadır. Bununla ilgili eylem planları uygulanmamaktadır. Daha önce İŞKUR önünde bir hamle yaptık. Maalesef bu alanda iş kazaları da oluyor. Hatta biraz önce sahada konuştuğumuzda bir kadının tarlada çalışırken kalp krizi geçirdiğini ve bu konuda kendilerine asla ambulans tahsis edilmediğini öğrendik. Cenazeyi dayanışma amacıyla özel bir ambulansa defnettiklerini öğrendik. İş kazaları iş kazası sayılmaz. Bu bağlamda, doğu ve güneydoğudan gelen işçiler, treyler ve kamyonetlerle taşınmaktadır. Bunun üzerinde herhangi bir kontrol yoktur. Doğal olarak hayatları tehlikede. Emek sömürüsü var, beden sömürüsü var. Bununla ilgili hayat şartlarını yumuşatan bir düzenleme yok.”

“İNSAN DIŞI PERSONELE ÖDÜL OLSUN İSTİYORUZ”

Mevsimlik tarım işçilerinin yaşam koşullarının depremzedelerle benzer olduğunu anlatan Bursa Su Kolektifi üyesi Candan Göz, şunları söyledi:

“Maraş depremlerinden sonra çadır ve kışlalarda kalan insanlara hepimiz üzüldük. Ancak tarım işçileri bunu yaşam standardı haline getirdi. Eskiden köyden köye olan göç şimdi yaşanıyor. Ülkeden ülkeye yani tüm tarım işçileri deprem sonrası gördüğünüz sıkıntılı koşullardan, susuzluktan, elektriksizlikten, sağlık sorunlarından, sağlık sorunlarından mustarip.Her şey gibi çadırlarda yaşıyorlar. 15-20 yaşında.Çadırdan, sudan, elektrikten, ulaşımdan para alınıyor.Günümüz şartlarında bir amcanın 400 lira yevmiyesi hesaplandığında bu insanlar günlük 350 lira ile çalışıyorlar.Bu yüzden çok çocukları oluyor. Çünkü ne kadar çok çocuk o kadar çok gelir.Hepsinin 5-10 çocuğu var.Bu çocuklar okulu bir ay önce bırakıyorlar.Okul açıldıktan bir ay sonra dönüyorlar.Normal bir çocuk 2 ay okula gitmez dersen , hatta çok akıllı. Standart bir öğrenci olması öngörülüyor yani demek istediğim hepsinin hayalleri var. Doktor, avukat, mühendis olmak istiyorlar ama hiçbirinin şansı yok. Babaları ve anneleri tarım işçisiydi. Onlar artık tarım işçisi ve çocuklarının geleceği bu. İnsani koşullarda yaşamıyorlar. İnsan davranışını görmezler. Devletimizin sağladığı, Başbakanlık tarafından çıkarılan tarım işçileri ile ilgili tüm kuralların uygulanmasını ve bu uygulamaların yaygınlaşmasını, insanlık dışı yaşayan bu insanlara insan olarak değer verilmesini istiyoruz.”

Kaynak: ANKA / Yerel

ipekyoluajans.xyz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu